13 Mayıs 2012 Pazar

Sakıncalı kelime: motel

Yolunuz Brezilya'ya düşerse ve konaklamak için nispeten ucuz bir yer arayacak olursanız, sakın ama sakın motel aramayın veya motele gitmeyin. (: Hotel veya pansiyonları tercih edin. Niye mi?

Google yardımıyla bulduğum Motel Coliseu ana sayfasına bakarsanız belki ufak bir fikir edinirsiniz. :P

Motel burada sadece seks amaçlı olarak kullanılıyor. Gidip bizzat tecrübe ettiğimden biliyor değilim. ((: Portekizce kursunda öğretmen bu hataya düşmememiz için uyardı, oradan biliyorum. Genelev değiller. İnsanlar motellere ücret karşılığı birlikte olacakları kişiyle gidiyorlar. Aileleriyle yaşadıkları için evleri müsait olmayan gençler de sevgilileriyle bu tip yerlere gelmeyi tercih ediyorlar. Eşlerine/sevgililerine sadık kalmayan dandik insanların da uğrak yeri olduğuna eminim. (: Hotel ve pansiyonlardan farklı olarak saatlik olarak kiralanıyorlar. Fransız kurs arkadaşımın söylediğine göre odayı kiraladığınızda anahtar, sabun ve prezervatif veriyorlarmış. Tabii Michel bizzat gidip görmemiş, ona da Brezilyalı bir arkadaşı söylemiş-miş. :P

Yani amacı doğrultusunda kullanmaya niyetli değilseniz, saf saf uygun fiyatlı konaklama fırsatı olduğunu düşünerek motele gitmeyin. Özellikle de yanınızda karizmanıza sıkı sıkı sarılmaya ihtiyaç duyduğunuz birisi varsa, aman diyeyim... (: Sonra gezentimiz bizi uyarmadı olmasın. :P

Feliz Dia das Mães!

Feliz Dia das Mães!

Anneler Gününüz Kutlu Olsun! :D

Canım annemin, annem kadar sevdiğim teyzemin, anneannemin, üstümdeki haklarını asla ödeyemeyeceğim Şükranannemin ve Nuranannemin, Nermin annemin, çoktandır anneliğin tadını bilen veya yeni bebek sahibi olmuş taze anne arkadaşlarımın anneler gününü kutlar, evlatlarıyla uzun ve mutlu ömürler geçirmelerini dilerim. (:

Porto Alegre'nin Köpekleri

Edindiğim izlenimlere göre konuşursam, Porto Alegre'de, belki de genel olarak Brezilya'da, köpek sahibi olmak da tıpkı beyaz spor ayakkabı gibi prestij meselesi olarak algılanıyor. Yüksek gelir seviyesine sahip hemen her ailenin illâ en az bir köpeği var anlaşılan. Bu köpekleri süslemeye de bayılıyorlar. Süssüz köpek görmedim gibi bir şey. Hiç bir şey olmasa kafalarında tokaları oluyor. Hatta en son caaanım bir dobermanın karizmasının alnındaki üç parlak taşla yerle bir edildiğine tanık olduğumu da söylersem durumun vahametini anlarsınız sanırım. (:

Her şeyi geçtim de, geçen gün kursa giderken aşağıdaki manzarayla karşılaşmasaydım keşke. Birkaç dakika sonra ise kafasında ve omzunda yarı baygın kedilerle araba araba gezip bu kedileri satmaya çalışan bir adam gördüm. Bana bulaşmasın diye fotoğrafını çekmedim. Aşağıdaki fotoğrafları ise hareket hâlindeki taksinin içindeyken çektiğimden çok net değiller.

Tepeden tırnağa boyalı üç köpek kafeste alıcılarını bekliyor

 

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Sagu com vinho

İlginçtir ki Türkiye dışında dilini konuşabildiğim hiçbir ülkede bu kadar yoğun bir yaşantı sürmemiştim. Gece gündüz çeviri yaptığım, başka şeye vakit bulamadığım haftalar oldu elbette. Ondan bahsetmiyorum. Porto Alegre'deyse devamlı yapmam gereken bir şeyler var, kendimi devamlı koştururken buluyorum. Yanlış anlamayın, zerre şikayetçi değilim. Sadece enteresan buluyorum. Neyse, lafı daha fazla uzatmadan bu koşturmacalar nedeniyle yeterince geciktirmiş olduğum yazıyı yazayım ve Sagu com vinho tarifini vereyim. (:

Benim yaptığım bu kadar süslü olmadı. :P
Bu tatlıdan, aramızdakinin ilk görüşte aşk olduğundan daha önce bahsetmiştim. (: Nasıl yapıldığını öğrenmem şart olmuştu. İlk başta Amerikalı bir arkadaşın yanlış bilgilendirmesinden ötürü tatlının ana malzemesinin işlenmiş pirinç topları olduğunu sanıyordum. Neyse ki "tapioca" konusunda bilgi veren Işıl ve Brazilian Foodie isimli nefis blogu paylaşan Zeynep beni bu hatadan döndürdüler. Kendilerine teşekkürü bir borç biliyorum. ((: 

Sagu, tapyoka, tapioca, artık hangisini tercih ederseniz, manyok kökünden elde edilen nişastaya deniyor. Genel olarak Güney Amerika'dan dünyaya yayılmış bir besin denebilir sanıyorum. Gluten içermiyor ve eser miktarda protein içeriyor. (Wikipedia'dan çevirmeye devam. (:) Bu nişastanın elde edildiği manyok bitkisinin yeşil yapraklı ve kırmızı/mor yapraklı olanları mevcut. Yeşil yapraklı olanlar toksin içeriyor ve bunun giderilmesi için bitkinin işlenmesi gerekiyor. Bu nedenle doğrudan tüketilmesi önerilmiyor. Kırmızı/mor yapraklı manyok ise insan sağlığını daha az tehdit ediyor. Marketten aldığımızda ise bir sorunla karşılaşmasak gerek. (: Ne yazık ki Türkiye'de nereden bulunabileceği konusunda bir fikrim yok. Işıl Uzak Doğu mutfağında tapyokanın çok kullanılmasından ötürü Uzak Doğu marketlerinde bulunabileceğini, ABD'de bulunduğunu söyledi. Bu nedenle Hollanda'da ve Avustralya'da da bulunabileceğini düşünüyorum. Özetle, bildiğiniz bir Uzak Doğu marketi varsa, tapyoka bulma olasılığınız nispeten yüksek. (:


Sagu com vinho (bazen de sagu de vinho olarak geçiyor) ise şaraplı sagu demek. Sagu, bahsettiğim bu tapyoka topları. Vinho ise Portekizce şarap demek. Tarifi internetten buldum ama üstünde biraz oynanarak daha iyi sonuç alınabileceğine inanıyorum. 2 kişi 8 tabak tatlıyı ye ye bitiremeyip sıkıldığımızdan ve ben de artık Brezilya'nın bünyeme kattığı kiloları verme amaçlı uzun soluklu bir rejim macerasına girdiğimden ikinci kez deneme fırsatım olmadı. Şarap ve su miktarı biraz azaltılırsa daha iyi sonuç elde edilebileceğine inansam da şimdilik orijinal tarifi aktarıyorum:

Malzemeler:
  • 1 litre tatlı kırmızı şarap (Bir dahaki denememde sadece bir şişe, yani 750 ml kullanacağım.)
  •  1,5 litre içme suyu (Bunu da 1 litre, belki 1 litreden biraz daha fazla olarak değiştireceğim.)
  • 2 tane karanfil (3 de olabilir ama daha fazlası tatılıyı acılaştırabileceğinden tavsiye edilmiyor.)
  • 1 çubuk tarçın
  • İsteğe bağlı olarak bir çorba kaşığı çok ince rendelenmiş portakal kabuğu
  • 300 gr tapyoka
  • 500 gr toz şeker
  • Daha sonra servis ederken eklemek için krema (tercihe bağlı)

   
Hazırlanışı:
  1.  Suyu ve şarabı bir tencereye boşaltın. Karanfil tanelerini ve çubuk tarçını da ekledikten sonra orta ateşte kaynayana kadar bekleyin. Bu noktada isterseniz portakal kabuğu rendesini de ekleyebilirsiniz.
  2. Karışım kaynadıktan sonra tapyokaları ekleyin. 15 dakika boyunca veya tapyoka taneleri şeffaf hâle gelene kadar kısık ateşte pişirmeye devam edin.*
  3. Karıştırarak yavaş yavaş toz şekeri ekleyin ve şeker tamamen eriyene kadar karıştırmaya devam edin.
  4. Sıcakken tabaklara koyun. Oda sıcaklığında veya soğuk servis edin.
  5. İsterseniz veya şarap seçimi nedeniyle tadı acı gelirse krema ekleyebilirsiniz.
 * Ben bu tatlıyı yaparken tapyokaların şeffaflaşması yarım saat sürdü. Daha sonra ise kıvamını yeterli bulmayarak ve tatlının soğuyunca biraz daha yoğun bir kıvam alacağını hesaba katmayarak yarım saat daha, yani toplamda 1 saat kaynattım. Siz yapmayın... (: Tadı çok lezzetli oldu, o ayrı. :P

Hazırlıklar tamam

Pişiyor

Pişti (:
Süslü olmasa da tadı nefisti (:

Tane konusunda kendime kıyak çektim :D